Film Tavsiyesi
LINCOLN.. Benim en iyi 3 filmim arasına girebilen bir film. Tavsiye üzerine açıp izlediğim ve izlerken o geçen iki saatin nasıl geçtiğini anlayamayan ben.Kadro zaten efsane özellikle de Daniel Day-Lewis ismine parantez açmak isterim ki bu filmle beraber üçüncü kez “En İyi Erkek Oyuncu” dalında Oscar alarak bu kategoride bir ilki başardı.Filme gelecek olursak, film yavaş bir film. Günümüz seyircisi ilk dakikasından son dakikasına kadar bol aksiyon istiyor ama bu film o durağanlığıyla sizi öyle bir içine alıyor ki siz bile hayretler içinde kalıyorsunuz.Biyografi-Tarih kategorisinden hoşlananlar için izlenilmesi gereken bir film ki şayet bu filmi daha izlemediyseniz ileride “mağaradan ne zaman çıktın” esprisi ile karşı karşıya kalmanız muhtemeldir.
Bayıldım !Yılmaz Erdoğan’ın ellerine sağlık.İki tane şair ve keşfedilmemiş hayatları. Çok güzel hazırlanmış bir senaryo güzel bir kurgu ve işleyiş. Açıkçası bir sonraki sahneyi merak etmedim desem yalan olur.Türk sinemasında böyle tek tük filmler çıkıyor ve ağımıza bir parmak bal çalıp kayboluyor. Bu film Türkiye standartlarının üzerinde olmuş.Şimdi oyunculara gelecek olursak. Kıvanç Tatlıtuğ oldu. Bu adam gerçekten iyi bir aktör oldu. Birçok farklı karakterde çıktı karşımıza ve hepsini başardı. Yiğidin hakkını yiğide vereceksin. Nacizade bir öneri artık Kıvanç Avrupa’ya doğru açılmalı. Ve diğer başarılı olan oyuncu; Mert Fırat. Gerek karakteri gerekse duruşu ile zaten beğendim bir adamdı ama bu filmle oyunculuğunda da üst seviyeye çıktığını gördüm.
Velhasıl kelam gerek oyunculuklar gerekse senaryo ve kurgu bu filmi güzel bir noktaya getirmiş. Kesinlikle izlenilesi bir film.
Öncelikle filmin konusundan bahsedecek olursak;İki aile şükran günü buluşurlar ve güzel güzel eğlenirler. Her şey yolunda giderken, iki aileninde küçük kızları Anna ve Joy kaybolurlar. . Saatin ilerlemesine rağmen iki küçük kız ortaya çıkmayınca panik dolu anlar ortaya çıkar. Polise başvururlar ancak sonuç alamazlar. Bununla birlikte Keller Dover (Hugh Jackman),genç ve yetenekli bir dedektiften yardım isterler. Ancak dedektifin bilmediği, kendisinin suçlunun ve masumun birbirine karıştığı şaibeli bir olayın içerisinde bulacak olması.Son zamanlarda izlediğim en iyi dram ve gerilim filmlerinden birisi hatta ve hatta en iyisi! Kesinlikle izlenmeli ve izlettirilmeli !
Yıl: 2006 Fransa’da bir yönetmen adı da “Guillaume Canet” ben bir film yazıp, yöneteyim demiş hatta ve hatta ben öyle bir film yazayım ki insanlar filmi izlerken akıl sağlıklarından şüphelensinler demiş…Filmin konusuna gelecek olursak ;Margot bundan tam 8 yıl önce bir seri katil tarafından öldürülmüştür ve bir katil yakalanmış bugüne kadar öldürdüğü herkesi itiraf etmesine rağmen tüm suçlamaya karşı kesinlikle Margotu öldürmediğini söylemiştir. Fakat polis tüm kanıt ve bulgulara göre katilin aynı kişi olduğuna inanmaktadır.Margotun kocası ise onun yokluğunda tek başına kendini işine vererek avutmaya çalışmaktadır. Fakat bir gün gizemli bir e-posta gelmesiyle birlikte kocası Alexander kendini bir takipte bulur.Film, Fransiz yapımı bir filmdir. Fransız filmlerini pek sevmem ama oyuncu kadrosuna göz attığımda ” François Berléand, François Cluzet” isimlerini gördüm. Fransız filmlerini sevmem ama bu iki oyuncununda birkaç filmini de izledim. Bu filmi de bana konusu değil, bu iki oyuncu izlettirdi.. iyi ki de izlettirdiler..”eyvallah”..Aşk, gizem, dram, gerilim, psikoloji, aksiyon filmde hepsi mevcut. Filmi izlerken özellikle de müziklerine dikkat etmenizi söyleyebilirim. Filmden tam kopacağınız anlarda devreye müzikler giriyor ve siz ne olduğunu anlamadan kendinizi yine filmin tam ortasında buluyorsunuz. Filmi, şiddetle tavsiye ediyorum..Avrupa sinemasını bir arkadaşım ısrarla bana tavsiye ediyordu.Bende artık bu tavsiyeye uyayım dedim ve gerçekten beni etkileyen bir filmle “Avrupa’ya girdim.”
John ve Laura çiftinin hayatı, genç kadının bir cinayet soruşturmasında tutuklanması ile alt üst olur.Laura her ne kadar masum olduğunu söylese de, hapis cezasına çarptırılır. Laura’nın masumiyetinden şüphe etmeyen John, ailesini bir arada tutmaya çabaladığı kadar, karısının olayla ilgisi olmadığını kanıtlamak için tüm ipuçlarının peşinden gider.Laura’nın suçu en son çıkarıldığı mahkemede onanır. İntiharın eşiğine gelen Laura’yı kurtarmak için John’un elinde tek bir çare kalmıştır: Karısını hapishaneden kaçırmak.Yukarıda gördüğünüz gibi filmin özeti bile heyecanlı. Bu filme başlarken çok kararsızdım acaba başlasam mı yoksa başka bir şey mi izlesem diye kendi kendime çok konuştum.Ancak oyunculuk bölümünde; Russell Crowe, Liam Neeson, Elizabeth Banks olması bu filmi cazip hale getirdi.Başarılı başrol, başarılı yan rol, başarılı kadro! Bu tarz filmleri çok seviyorum çok basit bir film gibi durup aslında içlerinde çok şey barındırıyorlar. Beni doyurdu bu film.Eğer ters köşe olmak istiyorsanız, eğer heyecan istiyorsanız,eğer aşık bir erkek istiyorsanız bence hiç durmayın bu filmi izleyin ve izlettirin !